“Yemek saatleri yaklaştıkça sıkıntılarım başlıyor.” “Diğer çocuklar ne güzel yiyor, bir de benimkine bak.” “Bütün gün ağzına bir lokma yemek koymadı.”
“Başkaları ne güzel yediriyor, bana gelince ağzını açmıyor.” “Evde her yemek saati bağırıp, çağırmaktan bıktım.”
Çocukların çok küçük yaşlardan itibaren, kontrol sağlayabildiklerini keşfettikleri konulardan biri; yemek yemek diğeri ise tuvalet alışkanlığıdır. Çocuklar, daha bebeklik dönemlerinden başlayarak, yemek yiyerek veya yemeyerek ailelerini denetim altında tutabileceklerini fark ederler. Yemek yeme saatlerinde işleri zorlaştırarak, ailelerin dikkatini kendilerine çekebilirler, kızgın oldukları anne veya babaya eziyet çektirebilirler. Beslenme; çocuğun sağlıklı olması için gerekli olduğundan, anane- babalar , özellikle de bu konuda oldukça ısrarcı davranırlar. Çocukları ne kadar çok yerse o kadar sağlıklı olacaklarını düşünerek, onu sürekli yedirmeye çalışırlar ve çocuk yemeyi çeşitli nedenlerle reddettiğinde kendilerini kötü, başarısız bir anne olarak görürler. Annesinin bu konudaki zaafını hisseden çocuk yeme davranışını anneye karşı kullanmaya başlar, başkaları kolayca yedirebilirken anne çok sıkıntı çekmeye başlar.
Yedirme sırasında annenin üzüldüğünü veya sinirlendiğini hissettikçe çocuk davranışını devam ettirir. Olayı çözecek davranışın, olayı başlatan kişiden, anneden gelmesi gerekmektedir.
Anne- babalarını çocuklarını beslenmesi konusunda gösterdikleri duyarlılıklar, sadece kendi kafalarındaki iyi anne- baba imajından kaynaklanmamaktadır.
Çevredekiler, özellikle de kendi anne- babaları, büyükleri ve diğer büyükler tarafından gelen “ Bu çocuğa yemek yedirmiyor musunuz?, çok soluk görünüyor.”, “ Aç kalıyor bu çocuk, hasta olacak”, “bu kadar az yerse bu çocuk büyümez”, “ bacakları çırpı gibi, vah vah bu çocuğun ailesi hiç ilgilenmiyor galiba” gibi yorumlar , anan babayı bir yandan kızdırırken bir yandan da üzmekte, kendilerini suçlu, kötü, başarısız bir anne- baba olarak hissetmelerine yol açmaktadır. Bu duygu ve düşüncelerle dolan anne- baba zorlu bir mücadeleye başlarlar. “hadi oğlum, yesene” “bak bu son lokma, hatırım için ye”, “önüne dön”, “ağzında tutma” tarzı cümleler yemek masasını süslemeye başlar.
Elinde tabakla çocuğun arkasından koşuşturmak, ilgisini çekebilecek hikayeler, masallar anlatmak, vaatlerde bulunmak, ve tüm bu çabalara rağmen çocuk halen yemiyor, ağzında tutuyorsa sinirlenmek, bağırıp çağırmak…
Anne- babalar bu konuyla ilgili neleri unutmamalı?
Çocuğun büyüyüp gelişmesi için gerekli olan tek şeyin yiyecekler olmadığını hatırlayın. Çocuk sevgiyle, şefkatle, ilgiyle de beslenir.
Çocuğunuzun sağlıklı gelişmesi için çok yemesi gerekmez, dengeli beslenmesi yeterli olacaktır. Çocuğunuzu diğerleriyle karşılaştırmayın, her bünyenin gereksinimi ve büyüme hızı farklıdır.
Çocuğunuzun gereksinimlerine, sizden beklediklerine- istediklerine kulak verin. İlk yıllarda beslenme daha önemli bir gereksinim olsa da, ilerleyen yıllarda çocuklarınızın sizinle daha çok vakit geçirmek, birlikte bir şeyler paylaşmak gibi gereksinimleri daha ön plana çıkacaktır. Yine de çocuğum yemiyor, ne yapmalıyım diyorsanız;
Aç olan çocuk eninde sonunda yemek ister, onun kendinin aç olduğunu fark etmesine izin verin. “şunu yer misin, bundan da ister misin, belki bunu seversin” gibi sorulardan uzak durun.
Çocuğunuzu yemeğini masada oturup yemesi için teşvik edin. Yemek masasını sıkıntılı değil de aile üyelerinin günlerini nasıl geçirdiklerini anlattıkları, sohbet ettikleri bu arada da hep beraber yemek yedikleri bir yer olmasına çalışın.
Sadece öğününde yemek teklif edin, yemek aralarında atıştırmalarına izin vermeyin, zaten küçük olan mideleri çabuk doyuran bu abur- cuburlarla dolacak, açlık hissi ortadan kalkacaktır.
Yemek seçimiyle ilgili olarak, onun için besleyici olduğunu düşündüğünüz yiyeceklerden evde olanlar arasında seçim yapmasını isteyebilirsiniz, seçtiği halde yemediği yiyeceği bir başka öğünde tekrar deneyebilirsiniz. Sofradan yemeden kalkmışsa birkaç saat sonra acıkabilir, öbür öğünü bekletmek ve abur- cubura izin vermemek daha uygun olacaktır.
Yemek sırasında ne kadar sinirlenirseniz sinirlenin belli etmemeye çalışın. Dolu tabağı gayet sakin bir şekilde çocuğunuzun önünden alın ve gülümseyerek sohbetinize veya yapacağınız şeye devam edin.
Yemeğini yemediği için çocuğunuzu cezalandırmayın veya yediği için ödüllendirmeyin.
Yemeğini yemesi için ısrarcı olmayın, sözler vermeyin, masal veya hikayelerle dikkatini dağıtıp ağzına yemeği tıkmayın.
Yemeklerin hepsini birbirine karıştırıp hızla yedirmeye çalışmayın. Bırakın sırasına kendi karar versin. Kendilerine ait bir yemek zevklerinin gelişmesine olanak tanıyın.
Yemek sofrada yenir, elinizde tabak oda oda dolaşmayın.
Hiçbir şey yemiyor bari bunu seviyor yesin diyerek, besleyici değeri olmayan, ancak çabuk doyuran gıdaları çocuğunuza yedirmeyin. ( yemekten sonra yenilen bir iki bisküvi, gofret veya şekeri bunun dışında tutabilirsiniz) Yemek işini inada bindirmeyin, bu yolla çocuğunuzun sizin üzerinde egemenlik kurmasına izin vermeyin.
Yemek saatinde evde değilseniz , çocuğunuzu gördüğünüzde ilk sorunuz “yemeğini yedin mi?” veya “ne yedin bu akşam?” olmasın, çocuğunuzun diğer yaptıkları da sizi en az yemesi kadar ilgilendirsin. Ayrıca da can sıkıcı bir konu açarak günü geri kalan kısmında sıkıntı yaşamanız ikiniz açısından da kötü olacaktır.
Çocuğunuzun yemeyle ilgili sorununu onun duyabileceği yerlerde başka kişilerle paylaşmayın, çocuğunuz bu olaydan iki şeklide etkilenir. Hem kendinin bile tam anlamıyla farkında olmadan yaptığı ilgi çekebilme işini yemeyerek başardığını algılar, hem de sizi üzmekten dolayı kendi kötü çocuk olarak hisseder. Zaman zaman da size kızdığında sizi cezalandırmak için yemeği kullanılır hale gelir.